top of page

HEGEMONYA

  • Yazarın fotoğrafı: DBB
    DBB
  • 4 Eki 2024
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 3 gün önce

Eşitliğin Olanaksızlığı

Dünyaya gözlerimizi açtığımız andan öleceğimiz güne kadar, nereye bakarsak bakalım göreceğimiz şey aynıdır; eşitsizlik. İçinde bulunduğumuz sistem, doğası gereği eşitliğe karşıdır. Olaylardan olgulara, her alanda eşitsizliği normalleştirmeye çalışır. Eşitsizliğin olduğu dünyada kadın-erkek eşitliğinin sağlanması teorik olarak imkânsızdır. Tarafların bilinç dışında yer alan bu yönlendirici motivasyon, eşitsizliğin kabulü üzerine kurgulanır. Erkek, diktatörlükten vazgeçtiğinde kadının yeni tiran olacağını bilir. Kadının sistematik olarak baskı altında tutulması, içinde büyük bir nefretin birikmesine neden olur. Gücü eline aldığında, onu dışlayan erkeğin nefretin itici gücüyle bastırılması gerekir. Çıkış noktası eşitlik olmayan her hak arayışının sonu, bir kesimin kendinden olmayanlar üzerinde kuracağı tahakkümle sonlanır.

Bilinen Obje

İlkel toplumlarda kadınlar, üreme mekanizması içerisinde toplumun ortak birer malı olarak görülüyordu. Viktorya Döneminde iyi evlilik idealine sıkıştırılarak toplumsal düzenin bir unsuru olarak yeniden tanımlandılar. Günümüz koşullarında ise kadınlar, seks objesi yanılsamasını savunarak özgürlüklerini arayabileceklerini zannettiler fakat özünde bir güncellemeyle aynı tahakkümün içerisinde eritildiler. Erkeğin vicdanına ve sömürüsüne mahkûm bir kadının özgürlük arayışında mücadele edeceği düşman açıktı; ancak postmodern çağda bu düşman kadının bizzat kendisi oldu. Kendine düşman davranışların yeni bir esaret modeli olduğunun farkına varılması her geçen gün daha da zorlaştı. Artık özgürlük mücadelesi, karmaşık bir içsel savaşın içerisindeki umutsuz çırpınışlardan ibaretti.

Anne Köle

Her ilişki temelinde güven, sadakat ve sevgi kavramlarından ibaretti. Eve kapatılan kadınlarda olması beklenen bu özellikler, uzun süre erkeklerde aranmadı. Yemek, temizlik ve çocuk bakımı gibi birçok sorumluluk kadınların omuzlarına yüklenmişti. Şaşırtıcı olan ise aynı sistem içerisinde üniversite ve iş yaşamında aktif rol alan bir kuşağın ortaya çıkmasıydı. Sömürü düzeni devam ederken, yeni nesil kadınlar hangi koşullara dayanarak kendilerini var ettiler? Çocuklarının kendilerine benzemesini istemeyen kadınlar, kızları okumaya başladığında evin bütün sorumluluğunu üstlendi. Çocukları evden ayrılana kadar bu süreç devam etti. Erkekler, angarya sorumlulukları evlendikleri kadınlara yüklerken, yeni nesil kadınlar bu yükü kendi annelerine devretti. Sömürülen yeni grubun doğumu için bütün şartlar oluşmuştu: Anne Köle. Evin ağır yükünden kurtulan yeni nesil kadınlar, özgürlüklerini bizzat kendi annelerini köleleştirerek kazandılar.

Replika

Gençlik dönemlerinde herhangi bir sorumluluk taşımamaları, karşılarına çıkan seçeneklerin bolluğu sayesinde al-sat ilişkileri üzerine kuruldu. Güven, sadakat ve sevgi, köle oldukları eski dünyayı temsil ediyordu. Bu nedenle dışlanması gereken kavramlardı. Zaten bencil yaşam tarzlarıyla uyumlu da değildi. Evlenme çağına gelen sömürücüler, yeni bir ihtiyacı doğurdu: Erkek Köle. Eski köleler, yeni efendiler olmak istiyordu. Adeta bir erkeğe dönüşen kadınlardan geriye tek bir özellik kaldı; çalışmak. İş bulamadıklarında ise erkeğin çalıştığı, kadının erkeğin köleliğini yaptığı öze dönüş gerçekleşti.

Parlak Yanılsama

Özgürlük mücadelesi; istediğini giymek, makyaj yapmak ve hiçbir şeyi umursamamak noktasına indirgendi. Feminist hareketin çıkış noktasında itiraz ettiği olgu, özgürlük arayışının başlangıç merkezi oldu. Özgürlük ve seks metası tamamen bütünleşti; artık herkes birer seks objesine dönüşmüştü. Sahte özgürlüğün tek bir kuralı vardı: Ben, ben, ben. Bireylerdeki karşılığı ise yalnızlıktı. Kadınların özgürlüğe giden yolu birlikte verilecek mücadeleden geçerken, yalnızlık sadece her kadının daha kolay sömürülmesine yol açtı. Sunulan ışıltılı yıldızları ve zenginlerin yaşamları, toplumdaki kadın nüfusunun %1’ini bile temsil etmiyordu. Yalnızca insanların zihinlerinde kurduğu ‘bir gün öyle olabilme’ imgesinin sürdürülmesine yarıyordu. Kadınların %99.9’u bir gün öyle olamayacaktı. Olmasına gerekte yoktu. Her saniye, kendi varlığından kaynaklanan memnuniyetsizlik duygusu durmaksızın devam etti.

Evcil Partner

Kadınların yalnızlıklarını yönetme biçimleri, bireysel yaşam tarzları sayesinde yeni bir boyut kazandı. Erkeklerden ve geleneksel aile yapılarından kopuş yaşayan birçok kadın, yalnızlıklarını hafifletecek, yoğun çalışma temposunu aksatmayacak ve bireysel alanlarına müdahale edilmeden ihtiyaçlarını karşılayacak bir yol bulmalıydı. Evcil hayvanlar tam da bu noktada devreye girdi. Kadınlar, keyif aldıkları anlarda hayvanlarıyla vakit geçirme özgürlüğüne sahip olurken, bu bağ aynı zamanda çalışma ve kişisel gelişim zamanlarından fedakârlık etmelerini de gerektirmeyecekti. 

Düşmanlık Tohumları

2000’li yıllarla kendini gösteren değişim sürecinin etkisiyle iş hayatına dâhil olmaya başlayan kadınlar, erkeklerle benzer işlerde çalışmaya başladılar. Yönetici pozisyonlarından ülkelerin idaresine kadar birçok alanda söz sahibi olmalarına karşın, kadınlar arasında sarsılamaz bir dayanışma tetiklenmemiştir. Artık erkek kadını değil, kadın kadını ezmektedir. Erkek egemen topluma alternatif olarak kadın egemen toplumun öne sürülmesi, özünde eşitsizliği barındıran sistemle uyumlu düşüncelerin ürünüdür. Kadın ve erkeğin birbirinden başka dostu yoktur. İnsanca bir dünyanın inşası ancak kadın ve erkeğin birlikte mücadelesiyle mümkün olabilir.

Yeşil Feminist

Yeşil güvercin doğası gereği edilgindir. Haksızlıklardan rahatsızlık duyar fakat eyleme geçmez. Geçtiğinde de herkesin gönlünü hoş tutacak faaliyetlerde bulunur. Bu karakterler; yaşadığı çevrede minimum baskı altındadır, sevmezse çekip gider çünkü parası vardır ve konfor alanları yüksektir. Kadınların büyük çoğunluğunda ise gerçek çok farklıdır. Eleştiri oklarının onlara yönelmesi gerekirken karşı devrimci bir düşünce kendini gösterir; zengin olmayan feministler içten içe onlar gibi olmak ister. Fakirler, zengin feministlere imrenir. Eleştiri mekanizması tam da bu noktada tıkanır. Sonuç olarak burjuva etkisinde, zenginlerin özgürlüklerini yaşadığı, fakirlerin elle tutulur bir kazanım elde edemediği yeşil feminizm sentezi oluşur.

Tek Düşünce

Feminizmin öne çıkan bazı figürleri; zengin, kontrolsüz ve popüler karakterlerden oluşur. Lüks arabalarından inerek bolca fotoğraf çektirir, imaj çalışmaları için feminist eylemlere katılım sağlarlar. Eve gidecek parası olmayan diğer feministler ise bu durumdan hiç rahatsızlık duymaz hatta onlarla fotoğraf çektirmek için birbirlerini ezerler. Kadınlara yol göstermesi gereken feminist oluşumların büyük çoğunluğu ünlülerin etkisi altındadır. Kendi tabanlarından gelecek tepkilerden çekinerek, eleştiriye cesarete edemezler.

Bloklar

Şehirli kadınların hak taleplerinin kırsala ulaşmaması olağandır. Buna karşın şehir merkezlerinde 200’den fazla üniversite açılmıştır. Üniversiteli kadınların sayısı tarihteki en yüksek rakamları görmüştür. Feminist gruplar bu bolluğun içerisinde neden örgütlenme sorunu yaşar? Okul, şehir, barınma, baskı vb. birçok dert ortaktır. Buradaki sorun daha majör meselelerdedir. Feminist grupların güven, samimiyet ve kuramsal sorunları örgütlenmeyi engeller. Türkiye feminist hareketi bloklara bölünmüştür. Her blok birbirinden farklı siyasal, etnik ve mezhepsel eğilimleri temsil eder. Kadın imgesi altında birlik sağlanamaz çünkü bütün ayrılıkları yok edecek temel koşul altında birleşilememiş, gömlek ilk düğmeden yanlış iliklenmiştir. Etnik, dini ve kişisel aidiyetler mücadelenin önüne geçtiğinde ayrışma kaçınılmaz olur.

Denklik

Eşitlik, aile içerisinde başlar. Yaşam alanındaki görev ve sorumlukların eşit paylaşımı, toplumsal eşitliğin temelini oluşturur. Ailede sağlanan bu denge, iş yaşamında da geçerlidir. Emek sonucu üretilen değerlerin topluma eşit dağılımı sayesinde kadın-erkek arasındaki dengesizlik ortadan kaldırılır. Yarış ortamı içerisinde bir adayın diğerinden daha hızlı koşması, kuvvet, görünüş ya da belli alanlarda oluşan yetenek farklılıklarının eşitlik üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. İnsanlar arasında kurulması gereken eşitlik; doğuştan gereksinim duyulan temel ihtiyaçların karşılanmasının yanı sıra insanların potansiyellerinin ortaya çıkmasını sağlayacak eşit fırsat hakkının her bireye tanınmasıdır.

Birlik

Her hak talebi ardında ödenmesi gereken büyük bir bedelle gelir. Bedel, bir erkek tarafından anlamsız nedenlerle katledilmek değildir. Bedel, mücadele alanında bir amaç için verilmiyorsa, hiçbir anlamı yoktur. Üstünlük hakkı üzerinden elde edilecek kazanımlar, karşı kuvvet gücü ele geçirdiği anda zıttına dönüşür. Kadın ve erkek arasındaki eşitsizlik durumu sürdürülebilirlikten uzak, güç dengesizliği nedeniyle çatışmalara her daim açık olan fiili bir savaş halidir. Örgütlü mücadeleyle kazanılacak tek meşru hak, eşitlik hakkıdır.


bottom of page