PANDORUM
- DBB
- 22 Eyl 2023
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 3 gün önce
Ötekiler
Kitlesel göç hareketlerinde oldukça sık rastlanan canavarlaştırma, yabancıya karşı gelişen korkunun ürünüdür. İnsan, kendinden olmayana karşı önyargı besler. Canavarlar, geminin yeni düzenine ayak uydurmuş, hayatta kalmak için yamyamlığa mecbur bırakılan, en acımasız şartlara uygun evrimleşmiş ötekiler topluluğudur. Medeniyetin üzerinden asırlar geçmiştir. Şiddet içinde doğan topluluklardan uygar tavırlar beklenemez. Tıpkı yoksul bırakılan ve her gün ezilen insanlardan medeni tavırlar beklenemeyeceği gibi.

Tiksinme
Egemen söylem tarafından zihinler kontrol edilerek, insanların kendi çemberlerinin dışına çıkması engellenir. Kalıpları yıkmayı başaranlar dışlanır ya da cezalandırılır. Ötekileri medeni dünyaya kazandırmak mümkün değildir. Onlar yalnızca kontrol altına alınabilir. Canavarların insan suretinde olması, evrimin sonucu değil, empatinin bir yansımasıdır. İnsan, içinde var olan evcilleştirilmemiş canavarı karşısında gördüğünde dolaylı olarak duygudaşlık hisseder. Uygarlığın getirdiği düşünce sistemiyle paralel olarak kendinden, ilkel halinden tiksinir.

Herkesin Herkesle Savaşı
İnsanlar eşit doğarlar. Bu eşitlik, herkesin herkese zarar verme potansiyelidir. En güçsüz kişi bile alt edemeyeceği kuvveti uykusunda yakaladığında, zihin ve bedenin yardımıyla güç dengesini lehine çevirebilir. Gemide denge ve toplumsal düzen yoktur. Kaos hâkimdir. İnsanlar, uyandıkları anda ellerine geçirdikleri sopalarla kendilerini korumaya çalışırlar. İlk silahı bulup kullanmaya başladıklarında, zihinlerinin yardımıyla zarar verme potansiyeline erişirler.

Sahte Vicdan
Çocuk canavarı öldürmeye kıyamayan karakter, çocuk canavar tarafından öldürülür. Çocuklar dahi vicdanı kullanarak kirletilmiştir. Bu durum sistemin her türlü kurnazlığı değişimi engellemek adına kullanacağının göstergesidir. Güçlüyken barışın unutulması, güçsüzken ise hatırlanmasının simgesel anlatımı, çocuğun duygu sömürüsü ile ifade edilir. Vicdani manipülasyon belli amaçları gerçekleştirmek için kullanılır. Bir bölgede işleyen vicdan, başka bir bölgede gündeme dahi getirilmez.

Yabana Doğru
Medeni dünyada insanlar birbirlerini yiyerek hayatta kalır. Tüketim şekli somut değil, soyuttur. Canavarlar arasında fiziksel, insanlar arasında zihinsel yamyamlık hâkimdir. Bu nedenle ara geçiş formunda görülen semptomlar tamamen şeklidir. Yamyamlık bir tercih noktasına indirgenebilir ancak bu tercihte bulunmayanlar, kaynakların kıtlığı nedeniyle doğal seçilime maruz kalarak elimine olacaktır.

Merak
Üst otorite ortadan kalktığı zaman karar verme mekanizması bireylere geçer. Zihinlerde oluşan boşluk, merak duygusuyla yeni arayışlara yönelir. Düzen içerisinde merak tehlikesiz konulara yönlendirilir. Kaosun etkisiyle gemide merakı manipüle edebilecek güçler ortadan kalkar. Merak duygusunun itici etkisiyle zihin karanlık bir tünele girer. Tünelin çıkışı, merakında sonunu getirir.

Korku
İnsan, ilkel haliyle iletişim kurmaya çalışır. Sözler işe yaramaz ve kolaylıkla alt edilir. Canavarla ilk karşılaşmasında ise iletişim kurmak yerine kaçarak uzaklaşmayı tercih eder. Saklandığı yerden gizlice izler ve şu sözleri mırıldanır: “Bu ne böyle?” İnsanı tekrar tanımlamaya gerek yoktur. Bilinmeyen bir varlığın tanımlanması gerekir. Tanımlanamayan canlı korku unsurudur. Bir süre gözlem yapmasına rağmen canavarla iletişim kurmaya çalışmaz. Korku, merakı öldürür.

Devrim Tepeden İner
Bower, sistemin tepesinde yer alan kaptan köşkünde uyanır. Onu, toplumsal düzeni sorgulama ve değiştirme arzusu yönlendirir. Geminin kurtarılması için bozuk reaktörün sıfırlanması gerekir. Öncelikle insanları kendi tarafına çeker. Grubuyla sistemi onarmak için en dibe iner. Teknik bilgileri pratiğe dönüştürerek çekirdeği sıfırlar. Bu sayede gemi ve canavarlar kurtulur. Sistemin kendisi için kötü olduğunu bilmeyen ve savunmaya devam eden insanlardır o canavarlar. Reaktörü sıfırlarken canavarların arasından geçmesi gerekir. Onlar gibi görünmek için kıyafetlerini değiştirir. Zihni aynıdır ancak görünüşü şartlar gereği değişmek zorundadır. Bu durum gözlerini açtığında sistemi yöneten kral ile çalışması fakat yaşadığı aydınlanma sonrasında karşısında konumlanmasına benzer.

Saraya Yürümek
Pandorum etkisi, sistemin yerleşik fikir baskısını ifade eder. Kaptan köşküne yürüyüş başlar. Devrimin kıyısında, eski rejimin anlına silah dayandığı halde git geller yaşanır. Sonunda kral devrilir. Yeni düzen eskinin üzerinde yeşeremez. Gemideki insanlar kapsüllerle tahliye edilir ve yeni düzene doğru yola çıkarlar. Gezegenin rahmine düşen gemi, yaşamı kapsülleri fırlatarak tohumlar. Eskinin kirlenmiş bütün fikirleri okyanusun derinliklerine gömülür.

Ara Geçiş Formu
Medeniyetin olmadığı yerde herkes bireycidir. Kimse kimseye güvenmez. Bower, grubu birleştirdiği anda farklı yapılara sahip insanlar bir araya gelir. Amacın aynılığı ve koşulların dayatması, bütün farklılıkları kenara bırakarak bir olmalarını sağlamıştır. Aynı dili konuşmamalarına rağmen aralarında telepatik bir anlayış vardır. İfade edemeseler bile birbirlerini anlarlar. Yamyamlık sayesinde ara geçiş formuna dönüşen karakter, ikna edilerek grubun arasına katılır. Ortacı ve her daim hayatta kalmayı başaran form, yarardan çok zarar sağlar.

Yargılama
Bower, kendisini yemek için hazırlanan ara geçiş formuna geminin yok olacağını ve onlara katılması gerektiğini söyler. “Seni yargılamıyorum. Hayatta kalmak için yapman gerekeni yaptın. Şimdi birlik olma zamanı.” Aynı Bower, kaptan köşküne çıktığında kralı yargılar. Kral, hiçbir kural kalmadığını ve kendisini kimsenin yargılayamayacağını söyler. Bower ise krala şu cevabı verir: “Her zaman bir kural olacak ve sen de yaptıklarının cezasını çekeceksin.”

Günah Çıkarma
Ara geçiş formu, sistemin alt katmanında dünyaya gelerek, hayatta kalmak için gerekenleri yapmak zorunda kalmıştır. Kral ise sistemin kendisidir. Sistemi değiştirecek güce sahip olmasına rağmen bencil çıkarları yüzünden buna yeltenmez. İnsanlar acı çekerken izlemekle yetinir. Kötülüğün doğrudan veya dolaylı sebebi olur. Sistemin köleleri, sistem değişene kadar onu korumayı sürdürürler. Değişime düşman olmalarına karşın suçlu değillerdir. Sistem değiştiğinde bir kısmının gözü açılacak, diğerleri ise zorunlu olarak güce boyun eğmek zorunda kalacaktır. Acıma duygusu karşı tarafı aşağılamanın ve kendi haline şükretmenin bir yansımasıdır. Merhamet ise karşı tarafı düşünerek, onun için mücadele etmek ve şartları değiştirmeye çalışmaktır. Başkarakter, insanlara ve canavarlara acımaz, onlara karşı merhamet duygusu besler.

Ayna
Kral, büyük ötekinin kendisidir. Sistemdeki bütün kurgular sonucu ona getirir. Başlangıcı ve bitişi simgeler. Minik öteki ise kapsüllerde uyanıldığında karşılaşılan benliklerdir. Zaman geçtikçe zihindeki harita onları büyük öteki ile tekrar tanıştıracaktır. Devrim, büyük ötekiye karşı gelmekle başlar. Zihin dünyasında ona alternatif bir kurgu oluşturulur. Özünde o kurguda bir büyük ötekidir. Uygarlığın oluşumu, ortak değerler benimsenmeden var olamaz. Ortak payda ve uygarlık yalnızca gücün kontrolü ile mümkün olabilir. Kontrolü sağlamak için büyük ötekinin güç kullanarak devrilmesi gerekir. Bu bir çelişkidir ancak düzen daima çelişkilerden doğar.

Kırıntılar
İnsanlık için zararlı olguların bilinçdışına itilmesi toplumsal normlar, yasalar ve cezalar sayesinde gerçekleşir. Peki, sistem insanlık karşıtı bir tavır takınırsa? Kral, uygarlık ve kurallar ortadan kalktığı an insanlığını kaybetmiş, bütün değerlerini bencil düşünce tarzına göre şekillendirmiştir. Onu engelleyecek bir güç kalmamıştır. Bower ise eşinin gemiye binmediğini ve dünyayla beraber yok olduğunu anladığında aynı boşluğa düşer: "Devam etmek için ne sebep kaldı?” İnsanlığın hayaleti o anda belirir: “Devam etmemiz gerekiyor ve şimdi bu, her zamankinden daha önemli.”

Öngörülemez
“Bununla alakalı bir prosedür yok. Sonuçta kitabını yazamazlar.” Her devrim doğası gereği tahmin edilemez yeniliklerle gelir. Teorik açıdan kendini dolduran insan, şartlar olgunlaştığında mücadeleye katılır. “Kaptan köşküyle irtibat kurmalıyız. Orada birileri olmalı.” Sistemden hala ümit kesilmemiştir. Bower, zamanla sistemin insanlığa karşı olduğunu fark edecek ve düzenden hiçbir beklentisi kalmayacaktır. İşte o an devrimin fitili ateşlenmiş olur. Doğru zaman, doğru kadrolar ve cesaret, başarıyı beraberinde getirir.
